5 Haziran 2014 Perşembe

BİRİNCİ VAZİFE


BİRİNCİ HADİS
Resul-i Ekrem <sallallahü aleyhi ve sellem> buyurdular ki: Bir kimse bana bir kere selam verse Hak teala ona on kere selam eder ve on günahını affeder ve on derece yükseltir.

TEMSİL

Gölgesi ağaca dedi ki: Biz ikimiz arkadaşız. Beraber dünyaya geldik. Beraber büyüdük. Daima güneşle aramızda perde olup, onun yüzünü görmeme mani olmak sana yakışır mı? Ne zaman ki güneş benim tarafıma meyl etse, sen aramıza giriyorsun. Niçin böyle yapıyorsun?
Ağaç dedi ki:
-Haşa, ben sana mani değilim. benim güneşi görmem, gece ve gündüz kıyamda olup Allahu tealayı zikretmem sebebiyledir. Sen ise daima yan gelip yatarsın. Bu halinle güneşi nasıl görürsün?
Ey Arif! Gözünü aç. Hak tealanın kudreti her şeyde görülüyor. Dilini ve kulağını kötü şeylerden koru ki, Allahu tealaya yakın olasın.
Rivayet olunur ki, Hak teala hazretleri, Musa aleyhisselama buyurdu:
-Ya Musa! Niçin seni kendime kelim seçtim biliyor musun? Bütün kullarımın kalplerine baktım. Senin kalbinden gayri, benden başkasına tutulmamış kalp görmedim. Seni kendime kelim seçtim.

BEŞİNCİ HAMD

Sa'd bin Ebi Vakkas <radıyallahü teala anh> anlatır:
Hazreti Resulullahın <sallallahü aleyhi ve sellem> yanında oturuyorduk. Buyurdular ki:
-Siz, her gün bin sevap kazanmaktan aciz misiniz?
Bir kimse sordu:
-Ya Resulallah! Bin sevap nazıl kazanılır?
Buyurdular ki:
-Yüz kere (Sübhanellah) diyene bin sevap yazılır. Yahut bin günahı affolunur.
Müjdeler olsun o mü'mine ki, her gün, her gece, Allahu teala'yı zikreder.

DÖRDÜNCÜ HAMD

Sahih-i Müslimde:
Ebu Hüreyre <radıyallahü teala anh> nakleder:
Hazret-i Resulullah <sallallahuü aleyhi ve sellem> buyurdu ki, (Bir kimse günde yüz kere La ilahe illallahü vahdehü laşerikeleh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir dese Allahu teala ona on köle azad ile yüz sevap iyilik yazar ve yüz günahını affeder. O gün akşama kadar  şeytandan emin olur ve bundan faziletli iş olmaz.)
Naklederler ki, şeyh Hallac-ı Mansur mahbus iken Şibli <kuddise sirruh> geldi ve sordu.
-Muhabbet nedir?
Mansur:
-Bunu benden bugün sorma. Yarın beni imtihan için meydana çıkarırlar ve asarlar. O zaman cevabını al, dedi.
Sabah oldu. Mansuru meydana çıkardılar. Şibli hazretleri cevap için bekliyordu. Mnasur dedi ki:
(Muhabbetin evveli ölmek, sonu ise yanmaktır. Ey derviş! Her kim aşk sarayına ayağını basarsa, gönlümüm halka olan bağlarını koparıp, Hakka bağlasın. Sonra muhabbet bayrağını marifet köşküne diksin.)
Nüyükler demişler ki:
Eğer kul isen yük çek. Arif ise, bir yerine bin çek. Muhib isen, mahbubun nazına tahammül et. Muvahhid isen, elini herşeyden kaldır, ayağını başkasından geri çek. Öyleyse mahbubların cemali ışık kaynağına; aşıklar, etrafında dönen pervaneye benzerler. Muhibler akıllı, başkaları ise delidir.

4 Haziran 2014 Çarşamba

KÖTÜLÜKLERDEN KORUNMA DUASI

"Ve kıhimü's-seyyiat. Ve men teki's-seyyiati yevmeizin fe kad rahimtehu. Ve zalike hüve'l-fevzü'l-azim." (Mü'min, 40/9)

ANLAMI: "Hem onları(mü'minleri) kötülüklerden, günahlardan koru. Sen kimi dünyada kötülüklerden korursan, muhakkak ki, ona merhamet edersin. İşte asıl kurtuluş ve büyük mutluluk da budur."

                                         * * *
"Ve kale rabbükümü'duni estecib leküm. İnne'llezine yestekbirune an ibadeti, se yedhulune cehenneme dahirin." (Mü'min, 40/60)

ANLAMI: "Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Zira bana ibadet, yani dua etmeyi kibirlerine yediremeyenler, zelil ve rezil olarak Cehennem' e gireceklerdir."

2 Haziran 2014 Pazartesi

NİMETE ŞÜKÜR DUASI

"Rabbi evzi'ni en eşküra ni'meteke'lleti en'amte aleyye ve ala valideyye ve en a'mel salihan terdahü, ve edhilni bi rahmetike fi ibadike's-salihin." (Neml, 27/19)

ANLAMI: "Ya Rabbi bana, anneme ve babama ihsan ettiğin nimetine şükretmemi ve razı olacağın ameller yapmamı nasip et; rahmetinle beni salih kulların arasına kat."

1 Haziran 2014 Pazar

ADEM ALEYHİSSELAMA RUH VERİLİŞİ

Adem aleyhisselamın vücudu Hak tealanın kudretiyle tamam oldu. Hak teala alem-i emr'den olan ruha (Şu yaratmış olduğum cesede gir.) diye emr etti. Ruh baktı. Karanlık bir yer gördü. Özür dileyip girmek istemedi. Hak teala üç kere hitab etti. Ruh özür diledi. Sonunda Hak teala (İstemeyerek gir. İstemeyerek çık.) buyurdu. Çünkü ruh latiftir. Madde değildir. Ceset ise madde olduğu için, ruh girmek istemedi. Lakin bu cesedin alnında, Sultan-ı Enbiya' nın ışığı ile göz pınarından zevk ve şevk ile cesede girdi. Adem aleyhisselamın dimağı hayat buldu. Ruh yüz yıl dimağ içinde döndü. Sonra vücudu dolaşmaya başladı. Her nereye gitse saksı gibi olan beden, et ve kan olup canlandı. Gözüne ulaşınca görmeye başladı. Kendi bedenine baktı. Henüz vücudunun bazı yerleri balçık idi. Lakin alnındaki nurdan ışıl ışıl parlıyordu.
Rivayet olunur ki, Adem aleyhisselam mübarek gözlerini açınca Arşa baktı. Orada (La ilahe illallah Muhammeden resullüllah. Ümmetün müznibetün ve rabbün gafür) yazılmış gördü. İki şey düşündü. Habibullahın şanını, yüksekliğini ve ümmetinin günahkarlığını. Hayret etti. Hak tealadan sual etti:
- Ya Rabbi, bu kimdir ki ismini kendi ismin ile yan yana yazdın?
Hak teala buyurdu ki:
-Evladından bir peygamberdir. Senden yahut evladından bir zelle sadır olsa, onun şefaatiyle afv ederim.
Adem aleyhisselamın hatırına şöyle geldi ki: (Babanın oğula şefaat etmesi daha uygun olurdu. Acaba niçin aksi oldu?)
Hak teala, Cebrail aleyhisselama buyurdu ki:
-Ya Cebrail, çabuk yetiş. Adem' i o düşüncede kurtar, yoksa helak olur.
Cebrail aleyhisselam bir anda geldi. Adem aleyhisselamın göğsünü yardı. O endişenin yarısını çıkarıp toprağa gömdü. Yarısı Adem aleyhisselamın kalbinde kaldı. Yere gömülen yarıdan, bir ağaç meydana geldi. Sonra bu ağaç hataya sebep oldu. Kalbinde kalan yarıdan nefs-i emmare hasıl oldu.
Ondan sonra ruh kulağa ve dimağın tamamına geldi. O zaman aksırdı ve (Elhamdülillahi rabbil alemin) dedi.
Hak teala da (Yerhamüke rabbüke velihaza halaktüke ya Adem) Yani, (Ey Adem, seni bunun için halk ettim.Nimetimi yemeden şükrettin. Ben de seni günah etmeden afvettim) buyurdu.
Hak celle ve ala hazretleri, Adem aleyhisselamın hilkatinde günaha vesile olacak sebepleri bilir ve ilacını, günah hasıl olmadan buyururdu ki bu onun merhametindendir.
Rivayet olunur ki Adem aleyhisselam rahmet kelimesini işitince <Eyvah!> dedi ve elini başına koyup ağladı. Musibet zamanında böyle yapmak, evladına adet oldu.
Hak teala buyurdu ki:
-Ya Adem, niçin eyvah dedin ve ağladın?
Adem aleyhisselam:
-Ey Rabbim, gözümü açtım. (Ümmetün müznibetün) yani günahkar ümmet yazısını gördüm. Kullarını duymaya başladım. (Yerhamüke rabbüke), rabbin sana acısın kelamını işittim. Bundan anladım ki, bu ümmet isyan eder. İsyan ise cezayı gerektirir. Ben ise cezaya dayanamam, dedi.
Hak tealadan hitab geldi ki:
-Ya Adem, (Ümmetün müznibetün) yazısına baktın. Hemen sonra, (Ve rabbün gafur) Allahu teala çok afv edicidir, yazısını görmedin mi?
Ey aziz, Hak teala, Adem aleyhisselamın çamurunu kendi kudret eliyle yoğurdu. Bunun gibi ruh vereceği zaman kimseyi vasıta yapmadı. (Ona kendi ruhumdan üfledim) buyurdu. Hak tealanın bu işte kimseyi vasıta yapmamasının hikmeti şudur ki: Alem-i emrdendir. Alem-i emr ulvidir, yüksektir. Beden ise, alem-i halktandır. Alem-i halk, suflidir,alçaktır. Aradaki mesafe çoktur. Yolda düşmanı fazladır. Ruh o ulvi alemden bu sufli aleme inerken düşmandan zarar görmesin ve rabbine yakınlığının lezzetini unutmasın diye Hak teala onu bizzat kendisi bedene iletti.
Ruh insan bedenine girince, baktı ki karanlık bir yer ve ateş, hava, su, toprak gibi tıpkı birbirine zıt maddelerden yapılmış. Kendi kendine: (Bu bina ebedi kalmaz, çabuk çöker) dedi. Sonra dört taraftan vahşi hayvanların kendisine saldırdığını gördü, insan tabiatında bulunan kötü huylar ve kötü sıfatlar birer hayvan suretinden saldırdı. Şehvet akrep suretinde, gazap yırtıcı hayvan şeklindeydi. Her sınıf hayvan orada idi ve hep birden hücuma geçtiler. Yedi başlı bir ejderha ruha kast etti. Önünden ve arkasından sinek ve arılar gibi hamle yaptılar. Nazlı ruh uzun müddet mukaddes alemlerde durup, Hak tealaya yakınlık peyda etmiş iken, bu vaziyet karşısında geldiği yere dönmek istedi. Lakin kendi kendine gidemezdi. Çaresizlik içinde bir kere (ah) etti. O ah'dan buhar yükseldi. Dimağa erişti. Bir kere aksırdı. Bu aksırma ile vücuduna hareket gelip her azası canlandı. Alemi temaşaya başladı.
Yeri rengarenk çiçeklerle süslü, göğü sayısız yıldızlarla nurlu gördü. Alemdeki bu büyük sanatı ve incelikleri seyretti. Sonunda; (Bu eser, bir kudret sahibine ve bu incelik, yüksek bir sanatçının hikmetine delalet eder) dedi. Tekrar hamd etti ve (Hak tealanın zatının nurunu müşahededen mahrum kaldımsa, bari onun varlığını ve büyüklüğünü gösteren sıfatlarının nurlarını müşahede ederim) dedi.


ÜÇÜNCÜ HAMD

Sahih-i Müslimde, Sultan-ül enbiya <aleyhisselatü vesselam> ın zevcelerinden Cüveyriyye <radıyallahü anh> a anlatır:
Peygamber aleyhisselam (s.a.v) yanımdan çıktılar. Biraz sonra geri geldiler. Ben sabah namazını kıldığım yerde oturuyordum. Buyurdular ki:
-Senden ayrıldıktan sonra hep bu halde miydin?
Evet, dedim. Buyurdu ki:
- Ben senden sonra dört kelime söyledim. Eğer, bu dört kelimeyi, senin bu zamana kadar söylediklerinle tartsalar ağır gelir. Sübhanellahi vebihamdihi adede halkıhı ve ridae nefsihi vezinete arşihi ve midade kelimatihi. Şimdi müslümanların bu tesbihi dillerinden düşürmeyip çok sevap kazanmaları lazımdır.

Hz. Musa Ferahlık ve Etkili Söz Duası

Hz. Musa (as) halkını bir devlet anlayışı ile organize eden ilk peygamberdir. İsrailoğullarının sayısız nankörlüklerine rağmen büyük bir sabırla, aynı şeyleri tekrar tekrar söyleyerek ve yaparak onlara önderlik etmiştir. İsrailoğullarını Mısır firavunlarının esaretinden kurtarıp her bakımdan rahatça yaşayabilecekleri Kudüs'e getirmiştir. Firavuna gidip hak ve hakikatı anlatması Allah tarafından emredilince, bu işte, kendisi gibi peygamber olan kardeşi Hz. Harun' un (as) da yardımcı olarak görevlendirilmesini Cenab-ı Hak'dan istemiş ve bu duası kabul olmuştu. Bu dua Kur'an-ı Kerim' de şöyle dile getirilmiştir:

"Rabbi'şrahli sadri, ve yessirli emri, va'hlül ukdeten min lisani, yefkahu kavli, vec'alli veziran min ehli, Harune ahi, üşdüd bihi ezri ve eşrikhü fi emri, key nüsebbihake kesiran ve neskürake kesira, inneke künte bina basira." (Taha, 20/25-35)

ANLAMI: "Ya Rabbi kalbime genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimdeki düğümü aç, ta ki sözlerimi anlasınlar. Bana kendi ailemden kardeşim Harun'u yardımcı ver, onunla beni kuvvetlendir. Onu işimde bana ortak kıl. Ta ki sana çokça tesbih edelim ve seni çokça analım. Şüphesiz sen bizi görmektesin. "

5 Haziran 2014 Perşembe

BİRİNCİ VAZİFE


BİRİNCİ HADİS
Resul-i Ekrem <sallallahü aleyhi ve sellem> buyurdular ki: Bir kimse bana bir kere selam verse Hak teala ona on kere selam eder ve on günahını affeder ve on derece yükseltir.

TEMSİL

Gölgesi ağaca dedi ki: Biz ikimiz arkadaşız. Beraber dünyaya geldik. Beraber büyüdük. Daima güneşle aramızda perde olup, onun yüzünü görmeme mani olmak sana yakışır mı? Ne zaman ki güneş benim tarafıma meyl etse, sen aramıza giriyorsun. Niçin böyle yapıyorsun?
Ağaç dedi ki:
-Haşa, ben sana mani değilim. benim güneşi görmem, gece ve gündüz kıyamda olup Allahu tealayı zikretmem sebebiyledir. Sen ise daima yan gelip yatarsın. Bu halinle güneşi nasıl görürsün?
Ey Arif! Gözünü aç. Hak tealanın kudreti her şeyde görülüyor. Dilini ve kulağını kötü şeylerden koru ki, Allahu tealaya yakın olasın.
Rivayet olunur ki, Hak teala hazretleri, Musa aleyhisselama buyurdu:
-Ya Musa! Niçin seni kendime kelim seçtim biliyor musun? Bütün kullarımın kalplerine baktım. Senin kalbinden gayri, benden başkasına tutulmamış kalp görmedim. Seni kendime kelim seçtim.

BEŞİNCİ HAMD

Sa'd bin Ebi Vakkas <radıyallahü teala anh> anlatır:
Hazreti Resulullahın <sallallahü aleyhi ve sellem> yanında oturuyorduk. Buyurdular ki:
-Siz, her gün bin sevap kazanmaktan aciz misiniz?
Bir kimse sordu:
-Ya Resulallah! Bin sevap nazıl kazanılır?
Buyurdular ki:
-Yüz kere (Sübhanellah) diyene bin sevap yazılır. Yahut bin günahı affolunur.
Müjdeler olsun o mü'mine ki, her gün, her gece, Allahu teala'yı zikreder.

DÖRDÜNCÜ HAMD

Sahih-i Müslimde:
Ebu Hüreyre <radıyallahü teala anh> nakleder:
Hazret-i Resulullah <sallallahuü aleyhi ve sellem> buyurdu ki, (Bir kimse günde yüz kere La ilahe illallahü vahdehü laşerikeleh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir dese Allahu teala ona on köle azad ile yüz sevap iyilik yazar ve yüz günahını affeder. O gün akşama kadar  şeytandan emin olur ve bundan faziletli iş olmaz.)
Naklederler ki, şeyh Hallac-ı Mansur mahbus iken Şibli <kuddise sirruh> geldi ve sordu.
-Muhabbet nedir?
Mansur:
-Bunu benden bugün sorma. Yarın beni imtihan için meydana çıkarırlar ve asarlar. O zaman cevabını al, dedi.
Sabah oldu. Mansuru meydana çıkardılar. Şibli hazretleri cevap için bekliyordu. Mnasur dedi ki:
(Muhabbetin evveli ölmek, sonu ise yanmaktır. Ey derviş! Her kim aşk sarayına ayağını basarsa, gönlümüm halka olan bağlarını koparıp, Hakka bağlasın. Sonra muhabbet bayrağını marifet köşküne diksin.)
Nüyükler demişler ki:
Eğer kul isen yük çek. Arif ise, bir yerine bin çek. Muhib isen, mahbubun nazına tahammül et. Muvahhid isen, elini herşeyden kaldır, ayağını başkasından geri çek. Öyleyse mahbubların cemali ışık kaynağına; aşıklar, etrafında dönen pervaneye benzerler. Muhibler akıllı, başkaları ise delidir.

4 Haziran 2014 Çarşamba

KÖTÜLÜKLERDEN KORUNMA DUASI

"Ve kıhimü's-seyyiat. Ve men teki's-seyyiati yevmeizin fe kad rahimtehu. Ve zalike hüve'l-fevzü'l-azim." (Mü'min, 40/9)

ANLAMI: "Hem onları(mü'minleri) kötülüklerden, günahlardan koru. Sen kimi dünyada kötülüklerden korursan, muhakkak ki, ona merhamet edersin. İşte asıl kurtuluş ve büyük mutluluk da budur."

                                         * * *
"Ve kale rabbükümü'duni estecib leküm. İnne'llezine yestekbirune an ibadeti, se yedhulune cehenneme dahirin." (Mü'min, 40/60)

ANLAMI: "Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Zira bana ibadet, yani dua etmeyi kibirlerine yediremeyenler, zelil ve rezil olarak Cehennem' e gireceklerdir."

2 Haziran 2014 Pazartesi

NİMETE ŞÜKÜR DUASI

"Rabbi evzi'ni en eşküra ni'meteke'lleti en'amte aleyye ve ala valideyye ve en a'mel salihan terdahü, ve edhilni bi rahmetike fi ibadike's-salihin." (Neml, 27/19)

ANLAMI: "Ya Rabbi bana, anneme ve babama ihsan ettiğin nimetine şükretmemi ve razı olacağın ameller yapmamı nasip et; rahmetinle beni salih kulların arasına kat."

1 Haziran 2014 Pazar

ADEM ALEYHİSSELAMA RUH VERİLİŞİ

Adem aleyhisselamın vücudu Hak tealanın kudretiyle tamam oldu. Hak teala alem-i emr'den olan ruha (Şu yaratmış olduğum cesede gir.) diye emr etti. Ruh baktı. Karanlık bir yer gördü. Özür dileyip girmek istemedi. Hak teala üç kere hitab etti. Ruh özür diledi. Sonunda Hak teala (İstemeyerek gir. İstemeyerek çık.) buyurdu. Çünkü ruh latiftir. Madde değildir. Ceset ise madde olduğu için, ruh girmek istemedi. Lakin bu cesedin alnında, Sultan-ı Enbiya' nın ışığı ile göz pınarından zevk ve şevk ile cesede girdi. Adem aleyhisselamın dimağı hayat buldu. Ruh yüz yıl dimağ içinde döndü. Sonra vücudu dolaşmaya başladı. Her nereye gitse saksı gibi olan beden, et ve kan olup canlandı. Gözüne ulaşınca görmeye başladı. Kendi bedenine baktı. Henüz vücudunun bazı yerleri balçık idi. Lakin alnındaki nurdan ışıl ışıl parlıyordu.
Rivayet olunur ki, Adem aleyhisselam mübarek gözlerini açınca Arşa baktı. Orada (La ilahe illallah Muhammeden resullüllah. Ümmetün müznibetün ve rabbün gafür) yazılmış gördü. İki şey düşündü. Habibullahın şanını, yüksekliğini ve ümmetinin günahkarlığını. Hayret etti. Hak tealadan sual etti:
- Ya Rabbi, bu kimdir ki ismini kendi ismin ile yan yana yazdın?
Hak teala buyurdu ki:
-Evladından bir peygamberdir. Senden yahut evladından bir zelle sadır olsa, onun şefaatiyle afv ederim.
Adem aleyhisselamın hatırına şöyle geldi ki: (Babanın oğula şefaat etmesi daha uygun olurdu. Acaba niçin aksi oldu?)
Hak teala, Cebrail aleyhisselama buyurdu ki:
-Ya Cebrail, çabuk yetiş. Adem' i o düşüncede kurtar, yoksa helak olur.
Cebrail aleyhisselam bir anda geldi. Adem aleyhisselamın göğsünü yardı. O endişenin yarısını çıkarıp toprağa gömdü. Yarısı Adem aleyhisselamın kalbinde kaldı. Yere gömülen yarıdan, bir ağaç meydana geldi. Sonra bu ağaç hataya sebep oldu. Kalbinde kalan yarıdan nefs-i emmare hasıl oldu.
Ondan sonra ruh kulağa ve dimağın tamamına geldi. O zaman aksırdı ve (Elhamdülillahi rabbil alemin) dedi.
Hak teala da (Yerhamüke rabbüke velihaza halaktüke ya Adem) Yani, (Ey Adem, seni bunun için halk ettim.Nimetimi yemeden şükrettin. Ben de seni günah etmeden afvettim) buyurdu.
Hak celle ve ala hazretleri, Adem aleyhisselamın hilkatinde günaha vesile olacak sebepleri bilir ve ilacını, günah hasıl olmadan buyururdu ki bu onun merhametindendir.
Rivayet olunur ki Adem aleyhisselam rahmet kelimesini işitince <Eyvah!> dedi ve elini başına koyup ağladı. Musibet zamanında böyle yapmak, evladına adet oldu.
Hak teala buyurdu ki:
-Ya Adem, niçin eyvah dedin ve ağladın?
Adem aleyhisselam:
-Ey Rabbim, gözümü açtım. (Ümmetün müznibetün) yani günahkar ümmet yazısını gördüm. Kullarını duymaya başladım. (Yerhamüke rabbüke), rabbin sana acısın kelamını işittim. Bundan anladım ki, bu ümmet isyan eder. İsyan ise cezayı gerektirir. Ben ise cezaya dayanamam, dedi.
Hak tealadan hitab geldi ki:
-Ya Adem, (Ümmetün müznibetün) yazısına baktın. Hemen sonra, (Ve rabbün gafur) Allahu teala çok afv edicidir, yazısını görmedin mi?
Ey aziz, Hak teala, Adem aleyhisselamın çamurunu kendi kudret eliyle yoğurdu. Bunun gibi ruh vereceği zaman kimseyi vasıta yapmadı. (Ona kendi ruhumdan üfledim) buyurdu. Hak tealanın bu işte kimseyi vasıta yapmamasının hikmeti şudur ki: Alem-i emrdendir. Alem-i emr ulvidir, yüksektir. Beden ise, alem-i halktandır. Alem-i halk, suflidir,alçaktır. Aradaki mesafe çoktur. Yolda düşmanı fazladır. Ruh o ulvi alemden bu sufli aleme inerken düşmandan zarar görmesin ve rabbine yakınlığının lezzetini unutmasın diye Hak teala onu bizzat kendisi bedene iletti.
Ruh insan bedenine girince, baktı ki karanlık bir yer ve ateş, hava, su, toprak gibi tıpkı birbirine zıt maddelerden yapılmış. Kendi kendine: (Bu bina ebedi kalmaz, çabuk çöker) dedi. Sonra dört taraftan vahşi hayvanların kendisine saldırdığını gördü, insan tabiatında bulunan kötü huylar ve kötü sıfatlar birer hayvan suretinden saldırdı. Şehvet akrep suretinde, gazap yırtıcı hayvan şeklindeydi. Her sınıf hayvan orada idi ve hep birden hücuma geçtiler. Yedi başlı bir ejderha ruha kast etti. Önünden ve arkasından sinek ve arılar gibi hamle yaptılar. Nazlı ruh uzun müddet mukaddes alemlerde durup, Hak tealaya yakınlık peyda etmiş iken, bu vaziyet karşısında geldiği yere dönmek istedi. Lakin kendi kendine gidemezdi. Çaresizlik içinde bir kere (ah) etti. O ah'dan buhar yükseldi. Dimağa erişti. Bir kere aksırdı. Bu aksırma ile vücuduna hareket gelip her azası canlandı. Alemi temaşaya başladı.
Yeri rengarenk çiçeklerle süslü, göğü sayısız yıldızlarla nurlu gördü. Alemdeki bu büyük sanatı ve incelikleri seyretti. Sonunda; (Bu eser, bir kudret sahibine ve bu incelik, yüksek bir sanatçının hikmetine delalet eder) dedi. Tekrar hamd etti ve (Hak tealanın zatının nurunu müşahededen mahrum kaldımsa, bari onun varlığını ve büyüklüğünü gösteren sıfatlarının nurlarını müşahede ederim) dedi.


ÜÇÜNCÜ HAMD

Sahih-i Müslimde, Sultan-ül enbiya <aleyhisselatü vesselam> ın zevcelerinden Cüveyriyye <radıyallahü anh> a anlatır:
Peygamber aleyhisselam (s.a.v) yanımdan çıktılar. Biraz sonra geri geldiler. Ben sabah namazını kıldığım yerde oturuyordum. Buyurdular ki:
-Senden ayrıldıktan sonra hep bu halde miydin?
Evet, dedim. Buyurdu ki:
- Ben senden sonra dört kelime söyledim. Eğer, bu dört kelimeyi, senin bu zamana kadar söylediklerinle tartsalar ağır gelir. Sübhanellahi vebihamdihi adede halkıhı ve ridae nefsihi vezinete arşihi ve midade kelimatihi. Şimdi müslümanların bu tesbihi dillerinden düşürmeyip çok sevap kazanmaları lazımdır.

Hz. Musa Ferahlık ve Etkili Söz Duası

Hz. Musa (as) halkını bir devlet anlayışı ile organize eden ilk peygamberdir. İsrailoğullarının sayısız nankörlüklerine rağmen büyük bir sabırla, aynı şeyleri tekrar tekrar söyleyerek ve yaparak onlara önderlik etmiştir. İsrailoğullarını Mısır firavunlarının esaretinden kurtarıp her bakımdan rahatça yaşayabilecekleri Kudüs'e getirmiştir. Firavuna gidip hak ve hakikatı anlatması Allah tarafından emredilince, bu işte, kendisi gibi peygamber olan kardeşi Hz. Harun' un (as) da yardımcı olarak görevlendirilmesini Cenab-ı Hak'dan istemiş ve bu duası kabul olmuştu. Bu dua Kur'an-ı Kerim' de şöyle dile getirilmiştir:

"Rabbi'şrahli sadri, ve yessirli emri, va'hlül ukdeten min lisani, yefkahu kavli, vec'alli veziran min ehli, Harune ahi, üşdüd bihi ezri ve eşrikhü fi emri, key nüsebbihake kesiran ve neskürake kesira, inneke künte bina basira." (Taha, 20/25-35)

ANLAMI: "Ya Rabbi kalbime genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimdeki düğümü aç, ta ki sözlerimi anlasınlar. Bana kendi ailemden kardeşim Harun'u yardımcı ver, onunla beni kuvvetlendir. Onu işimde bana ortak kıl. Ta ki sana çokça tesbih edelim ve seni çokça analım. Şüphesiz sen bizi görmektesin. "