29 Mayıs 2014 Perşembe

HAMD VE SENA

Alimlerimiz sözbirliği ile buyurmuşlardır ki, kıymetli işleri yapmaya başlarken hamd etmek müstehabdır. Müstehab, Allahu teala'nın sevdiği şeylerdir. Mesela bir kitabın tasnifine başlarken, din dersi verirken ve hutbeden evvel, hamd edilir. Allahu tealaya, böyle işlerde hamd edildiği gibi her zaman da hamd edilir ve çok sevaptır.

BİRİNCİ HAMD

Sahih-i Müslimde, Ebu Hüreyre <radiyallahü anh> rivayetiyle, Serveri alem <sallallahü aleyhi ve sellem> şöyle buyuruyorlar: ( İki kelime vardır ki, lisanda hafif, terazide ağır, Allahu tealanın yanında çok sevgilidir. Bu iki kelime <Sübhanallahi ve bi-hamdihi, Sübhanallahil'azim> dir.
Bu kelimeyi her mü'min her zaman söylemeli ve manasını kalbinde saklamalıdır. Çünkü bu iki kelimenin içinde mübarek ilimler ve derin manalar vardır. Sübhanallah demek (Ey Allahım, sen bütün ayblardan ve bütün noksan sıfatlardan münezzehsin, berisin. Sende hiçbir ayb, kusur ve noksanlık yoktur. Bozuk i'tikadlardan ve i'tikadı bozuk olanların, i'tikadından sana sığınırım.) demektir. Böylece bütün selb sıfatları söylenmiş olur.
Ve Bihamdihi demekle, dünyadaki bütün mahlukata bütün nimetleri yaratıp gönderen Allahu tealanın noksan sıfatlardan beri olduğu gibi, bütün kamil ve olgun sıfatlarla muttasıf olduğu söylenmiş olur.
Mizanın her bir kefesi dünya göğü kadar büyüktür. Keremi, ihsanı bol olan Allahu teala bu kadar büyük bir mizan kefesini dolduracak kadar sevap vermeyi vaadetmiştir. Nitekim rivayet edilir ki, Şu'ayb Peygamber <salevatullahi ala nebiyyina ve aleyhi> münacatında, Allahu tealadan, kendisine mizanı göstermesini niyaz etti. Allahu teala da gösterdi. Şuayb aleyhisselam mizanın büyüklüğünü görünce (Ya Rabbi! Bunu doldurmaya kimin gübü yeter?) dedi. Kerim ve rahim olan Rabbü'l-alemin buyurdu ki:
(Ya Şuayb! Kulumun bir kerecik Sübhanellahi ve bihamdihi demesi ile sevap kesesini ağzına kadar doldururum.)
Gelin Allahu tealaya hamd edelim. Bil ki, vücut aynasında maksudun cemalinin, onun şuaları ile görünen hamd, mukaddes güzelliklerin onun süsü ile süslendiği şükr, o padişahın makamına ulaşsın ki, beyan bülbülleri, dil budakları üzerinde, onun hamdü senasını terennüm ederler. Şükredenlerin ikram ve ihsanı, oradan sabah ve akşam tekrar olunur. Bir mabudun şerefli ismini zikr edelim ki, İhlas suresi Onun tevhidini beyan etti. Tahmid ve temcid ehli, Onun uluhiyyeti sırlarını ayan eyledi. Cemal-i aşkı, vecd ve zevk erbabının canları boyunlarına cezbe zincirini bağladı. Kavuşmak şevkı, şuhud sahiplerinin kalblerini cilaladı, karanlıklardan temizledi.
Ey zavallı insan! Inkıyad yularını dünya düşüncelerinin eline niçin verirsin! Geçici süslere niçinmeyl edersin! Kalbini hepsinden kesip sonsuz bir padişaha bağla ki, cemal-i kibriyasında fanilik yoktur. Onun talebinde ömrünü sermaye yap!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

29 Mayıs 2014 Perşembe

HAMD VE SENA

Alimlerimiz sözbirliği ile buyurmuşlardır ki, kıymetli işleri yapmaya başlarken hamd etmek müstehabdır. Müstehab, Allahu teala'nın sevdiği şeylerdir. Mesela bir kitabın tasnifine başlarken, din dersi verirken ve hutbeden evvel, hamd edilir. Allahu tealaya, böyle işlerde hamd edildiği gibi her zaman da hamd edilir ve çok sevaptır.

BİRİNCİ HAMD

Sahih-i Müslimde, Ebu Hüreyre <radiyallahü anh> rivayetiyle, Serveri alem <sallallahü aleyhi ve sellem> şöyle buyuruyorlar: ( İki kelime vardır ki, lisanda hafif, terazide ağır, Allahu tealanın yanında çok sevgilidir. Bu iki kelime <Sübhanallahi ve bi-hamdihi, Sübhanallahil'azim> dir.
Bu kelimeyi her mü'min her zaman söylemeli ve manasını kalbinde saklamalıdır. Çünkü bu iki kelimenin içinde mübarek ilimler ve derin manalar vardır. Sübhanallah demek (Ey Allahım, sen bütün ayblardan ve bütün noksan sıfatlardan münezzehsin, berisin. Sende hiçbir ayb, kusur ve noksanlık yoktur. Bozuk i'tikadlardan ve i'tikadı bozuk olanların, i'tikadından sana sığınırım.) demektir. Böylece bütün selb sıfatları söylenmiş olur.
Ve Bihamdihi demekle, dünyadaki bütün mahlukata bütün nimetleri yaratıp gönderen Allahu tealanın noksan sıfatlardan beri olduğu gibi, bütün kamil ve olgun sıfatlarla muttasıf olduğu söylenmiş olur.
Mizanın her bir kefesi dünya göğü kadar büyüktür. Keremi, ihsanı bol olan Allahu teala bu kadar büyük bir mizan kefesini dolduracak kadar sevap vermeyi vaadetmiştir. Nitekim rivayet edilir ki, Şu'ayb Peygamber <salevatullahi ala nebiyyina ve aleyhi> münacatında, Allahu tealadan, kendisine mizanı göstermesini niyaz etti. Allahu teala da gösterdi. Şuayb aleyhisselam mizanın büyüklüğünü görünce (Ya Rabbi! Bunu doldurmaya kimin gübü yeter?) dedi. Kerim ve rahim olan Rabbü'l-alemin buyurdu ki:
(Ya Şuayb! Kulumun bir kerecik Sübhanellahi ve bihamdihi demesi ile sevap kesesini ağzına kadar doldururum.)
Gelin Allahu tealaya hamd edelim. Bil ki, vücut aynasında maksudun cemalinin, onun şuaları ile görünen hamd, mukaddes güzelliklerin onun süsü ile süslendiği şükr, o padişahın makamına ulaşsın ki, beyan bülbülleri, dil budakları üzerinde, onun hamdü senasını terennüm ederler. Şükredenlerin ikram ve ihsanı, oradan sabah ve akşam tekrar olunur. Bir mabudun şerefli ismini zikr edelim ki, İhlas suresi Onun tevhidini beyan etti. Tahmid ve temcid ehli, Onun uluhiyyeti sırlarını ayan eyledi. Cemal-i aşkı, vecd ve zevk erbabının canları boyunlarına cezbe zincirini bağladı. Kavuşmak şevkı, şuhud sahiplerinin kalblerini cilaladı, karanlıklardan temizledi.
Ey zavallı insan! Inkıyad yularını dünya düşüncelerinin eline niçin verirsin! Geçici süslere niçinmeyl edersin! Kalbini hepsinden kesip sonsuz bir padişaha bağla ki, cemal-i kibriyasında fanilik yoktur. Onun talebinde ömrünü sermaye yap!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder